- Açık pembe ve kırmızı ruj, açık tenli kadınlar için mükemmel bir seçim olacak. Şayet biraz daha cesurluktan yanaysanız, turuncuyla hafif gölgelendirmeler yapabilirsiniz.
- Koyu tenliler için; çikolata, altın, kahverengi, kiraz tonları mükemmel dudaklara sahip olmanızı sağlayacak.
- Pembe, kırmızı, kahverengi en popüler ruj renkleri arasında bulunuyor. Rujunuzu en iyi şekilde ortaya çıkarmak, pul pul oluşan görünümü ortadan kaldırmak için şeker ve zeytinyağını karıştırarak dudaklarınıza uygulayabilirsiniz.
- Her kadın dudaklarının olduğundan biraz daha dolgun görünüme sahip olmasını ister. Koyu ve donuk renkler kullanarak bu görünümü kolayca sağlayabilirsiniz.
- Esmer bir tene sahipseniz kan kırmızı rengi teninize çok yakışacak. Burada dudak boyası uygulama metodunuz ehemmiyetli rol oynuyor. Bilhassa dudak köşeleri çevreninde oluşan fazla dudak boyasını kağıt mendille silin. Sonrasında mendili dudaklarınıza medya ve kurulayın.
- Altın bronz bir teniniz varsa, kahverengi tonlarını veyahut pembe renk dudak boyalarını seçin
Hediyeler Bizden
9 Eylül 2014 Salı
Dudak boyaları için doğru tercih ve öneriler
9 Ekim 2013 Çarşamba
Sevgiliye Doğum Günü Hediyesi
Bazı hediyelerin pahalı olması yetmez. Ayrıca anlamlı olması da gerekmektedir. Çünkü iyi bir hediye emek ister. Sevgiliye doğum günü hediyesi verirken önem vereceğimiz en önemli husus budur. Hediyeniz kişiye yüklediğiniz anlam ile bir yerde benzerlik kuracağından hediye seçerken dikkat edilmesi gereken şeyler ortaya çıkıyor. saatiniyarat.com üzerinden alabileceğiniz saati tasarlarken, seçebileceğiniz pek çok şey var. İstediğiniz modelden tüm tonlarına kadar iç renkleri, koyabileceğiniz bir resim veya fotoğraf ve bununla beraber yazı.
Hızlı hizmet sunan saatiniyarat.com, hediye seçerken karşılaşacağınız zorlukları aşmak için kolay bir arayüze sahip ve sizi yormadan harika bir hediyelik saat tasarlamanıza yardımcı oluyor. Ayrıca kendi markaları, Creis, Mot Juste, Ween Time, Fleur de Lys, Bronx ve niceleri, bünyesinde bulunduran saatiniyarat.com, saatinizi yaratırken olur da kararsız kalırsanız bu ürünlerden seçme fırsatını sizlere güven içinde tanıyor.
Ayrıca hediyenin, saatinizin iç rengi, düşünebileceğinizden çok daha fazla şey ifade ediyor. Yeşil doğayı temsil ederken mavi ve tonları sonsuzluğu ve özgürlüğü belirtiyor. Eskiden unisex sayılmayan pembe ve mor renkleri artık iki cinsiyet için de alınan hediyelerde ön plana çıkabiliyor ve uyumluluğu, neşeyi ve hareketli insan doğasını simgeliyor.
Sarı sonbaharın sakinliğini özetlerken beyaz bilindiğin dışına çıkmayarak saflığı temsil ediyor. Renklerin sanata, zanaate ve saate döküldüğü yer saatiniyarat.com, ayrıca hızlı çalışan teslimat sistemi ve kolayca ulaşabileceğiniz destek ve iletişim ile kalitesini tekrar tekrar kanıtlamayı başarıyor.
19 Ekim 2012 Cuma
Siz ne alırdınız??
Dostlara bunu anlatmak için bulduğum bir yol vardır. Diyelim ki biz kardeşiz ey okur. Ve çok ama çok sevdiğimiz bir babamız var. Çok ağır bir kansere yakalandı, üstelik daha genç. Yaklaşık bir yıldır hastane, ev, yoğun bakım, sonra yine ev. Kaygı içindeyiz, onu kaybetmekten korkuyoruz doğal olarak. Başka çareler arıyoruz sürekli. Yeni ilaçlar, tedaviler araştırıyoruz. Ve ben pek de kitap falan yazamıyorum, ofise gidiyorum ama sen, yani kardeşim yoğun bakım kapısındaysan. Ben geldiğimde de sen işine gidiyorsun. Tatil, eğlence vs. gibi şeylerin adı bile geçmiyor. Ve bir gün o acı gelip yüreğimize oturuyor. Babamızı kaybediyoruz.
Kurtulan sadece o değildir
Biliyor musunuz? Şöyle bir laf edilir bu tür durumlarda: “Kurtuldu” denir. Aslında kurtulan sadece o değildir. Biz de kurtuluruz. Çok sevdiğimiz babamızdan değil ama korkudan ve kaygıdan kurtuluruz. Artık üzüntü vardır, yas vardır. Ve kırkı çıktığında onsuz yaşamımıza bir biçimde devam ederiz. Ben sevgilimle tatile giderim. Sen de belki artık geceleri yeniden dışarı çıkmaya başlarsın. İşlerimize de döneriz bir biçimde. Bunlar onu sevmediğimiz anlamına gelmez, ama artık kaybedecek bir babamız yoktur. Kayıp yaşanmış, kaygı sonlanmıştır. Olsa olsa üzüntü vardır. Ve o yıpratıcı değildir o kadar. Hatta iyi yaşanırsa tekâmüle giden yolda sağlam bir araçtır.
Hadi basit bir başka örnek daha vereyim. Bu kez öğrenci olalım ve de sınıf arkadaşı. Çok önemli bir sınavımız var. Üç aydır hazırlanıyoruz. Üç aydır ne dışarı çıktık ne eğlendik. Eşek gibi çalıştık. Ve de kaygılıyız, korkuyoruz sınav nasıl geçecek diye. Ya iyi olmazsa, ya gözden kaçırdığımız bir yerden, çok ayrıntı bir soru gelirse. Aklımız hep bunda. Ve sınav günü geliyor. Giriyoruz. Çıktığımızda ben diyorum ki: “Bitti, çok kötü.” Kalacağım kesin yani. Seninki de maalesef öyle. Çok da üzgünüz. Ve ben diyorum ki “Usta, gidip biraz müzik dinleyelim, bir şeyler içelim mi?” Sen ne dersin biliyor musun? Evet dersin. Gidelim. Çünkü artık bitmiştir, sıfır da alacak olsak yapacak bir şey yoktur.
Buradan bir yerlere, bir yerlerimize varmalıyız. Kendi korkularımıza, kaygılarımıza bakmalıyız. Üzüntünün olduğu yere geçerek kurtulabileceğimiz hallere bakmalıyız.
Aslında gerçek sondan korkmayız. Korktuğumuz şey ‘son’un öncesidir. Korkutucu olan ölüm değil ölümün fikridir. Ölümün fikri ise yaşamla vardır ve aslında yaşamdan korkarız bu yüzden. Olacak diye korktuğumuz şeylerin çoğu zaten korktuğumuz için olanlardır.
Kayba dair korkularımız bitirici bir hale gelebilir. Oysa kaygının motive edici bir gücü vardır. Kaybı bilmek, onu düşünmek, onu bir anlamda kabullenmek başka ve yüksek bir hale getirir bizi ve bizim diğerleriyle ilişkimizi. Kaybına dair bilgimiz olmayan birine aşık olamayız. Gözüne bakıp “Ya bir gün olmazsa” demediğimiz birine aşkımızı sürdüremeyiz. Kendi hayatımızın da gözüne böyle bakamazsak korkuyla taçlandırırız olsa olsa onu. Korkuyla kemirilen bir ruh asla kanatlanamaz çünkü.